Adı ’dünya derbisi, ‘sanı’ soytarılık... Eğer bunlar sporcuysa ben de şimendiferim! Güya profesyoneller ama hemen hepsi sahaya tiyatral bir fedailik için çıkmış. Hiç birisinin derdi adam gibi futbol oynamak değil. Bütün amaçları birbirlerinin ayağına basarak sakatlamak, ya da temas olmadan hakemi kandırmak için kendilerini yere atmak; pozisyon icabı olmadan alınan saçma sapan sarı kartlar vs...

Eksilen rakibinin kafasına yabancı madde atarak ceza almak için çırpınan akıllı(!) seyirci, sahada etkilerinin ilk düdük ile başladığını bilmeyen(!), ya da kullanmaya cesaret edemeyen bir hakem ve bunları düzeltmeye çalışmak yerine ölü taklidi ile sezonu bitirmeye çalışan bir federasyon... İdare-i maslahatçılar!

Kazanmaktan başka alternatifi olmayan bir takımın mental olarak bu kadar hazırlıksız sahaya çıkmasının bir sorumlusu olmalı. Sahada Mert Hakan adında  bir adam düşünün ki ‘Truva Atı’ olsa ancak kendi takımını bu kadar sabote edebilir! Ama suç onda mı? Tabii ki hayır.

Maçı yönetmesi gereken hakem Halil Umut Meler televizyondan izliyor. Nedeni enteresan; Avrupa Şampiyonası’na gidecek en iyi hakemimizi bazı şehir eşkıyası kılıklı adamlar ikinci kez sahada darp etmesin diye evde oturtup koruyoruz(!).

Sahadaki hakem atmosferi yönetecek bir oyun planına sahip değil. En zor şey atmosferi yönetmektir. Bunun yolu dirayetli olmaktan geçer. Nitekim 10 dakika içerisinde olanla olmayan birbirine karıştı ve ucuz bir 2. sarı kart ile olmayan denge de yerle bir oldu. 2. yarıda Galatasaray beraberliğe yatayım derken çok daha iyi oynayan eksik Fenerbahçe 3 puanı aldı gitti.