Geçen hafta Mersin-Osmaniye-Gaziantep Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı’yla ilgili ihalede yüklenici firmanın (Rönesans İnşaat) sözleşme gereği idareye (Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı) verdiği araç gereçleri yazmıştım.

Sözleşmede, çok sayıda bilgisayar, tablet, yazıcı, fotokopi makinası, cilt makinası, büyük televizyon ekranı, ofis mobilyası, telsiz, telefonun yanı sıra 5 adedi 3.0 litreden yüksek motorlu ve “temsile uygun” olmak üzere 20 adet binek araç ile 4 adet personel servisinin ihale kapsamında Rönesans şirketi tarafından Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na verilmesi öngörülmüştü.

Alınan bütün araç gereçlerin bakım, onarım, yakıt, yağ, köprü, otoyol, feribot ücretlerinin Rönesans tarafından karşılanacağının özellikle belirtildiği sözleşmede ayrıca Rönesans’ın Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın personelini layıkıyla ağırlayacağı da vurgulanıyordu.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da geçen ay Almanya’ya yaptığı seyahati Rönesans’ın jetiyle yapmasını sözleşmedeki bu maddelere bağlamıştı.

★★★

Ben o yazıyı yazdıktan sonra bir belge daha geldi.

O da yine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılmış olan “Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı ile Elektronik Sistemlerin Temini İhalesi”nin sözleşmesiydi.

Aynı tarihlerde yapılmış bu ihaleyi bu defa Rönesans değil, Kalyon İnşaat almıştı.

Oturup sözleşme maddelerine tek tek baktım.

Kamunun birçok yükleniciye yapmadığı ama Mersin-Gaziantep hattında Rönesans’a uyguladığı hakediş kolaylığı bu sözleşmede Kalyon’a da sunulmuştu.

(Bu uygulamanın bu şirketlere özel bir uygulama olduğunu bakanlıkların kapısında hakedişlerini almak için bekleyen bütün yükleniciler bilir.)

★★★

Kalyon İnşaat’la imzalanan sözleşmenin sayfalarını karıştırırken o kritik bölüme geldim. Hani şu “layıkıyla ağırlama” maddesinin bulunduğu bölüm.

Rönesans ile imzalanan Mersin-Gaziantep Hattı ihalesinin sözleşmesinde tam dört sayfa Rönesans’ın idareye vereceği araç gereçler sıralanmıştı.

Kalyon ile imzalanan Bandırma-Osmaneli Hattı sözleşmesinde de aynı sayfalar kopyalanıp tekrar yapıştırılmış. Rakamlar dahi aynı.

Orada da Kalyon’dan çok sayıda bilgisayar, tablet, telsiz, telefon, fotokopi ve cilt makinaları, yazıcılar, ofis mobilyaları talep edilmiş.

“5’i temsile uygun 3.0 litre ve üzeri motora sahip” olmak üzere 20 binek araç ile dört servis aracı da o maddeler arasında yer alıyor.

Aynı şekilde bütün araç gereçlerin bakım, onarım, yakıt, yağ, köprü, otoyol, feribot masrafları da Kalyon’un yükümlülüğünde.

★★★

Artık şundan hiç şüphem yok. Sözleşmelerde “İdare” diye andıkları bakanlıklar, bu işi gelenek haline getirmiş.

Kamu ihalelerini alan irili ufaklı birçok yüklenici kamudan alacaklarını tahsil etmek için 40 takla atarken, bu tür sözleşmeler sayesinde Rönesans ve Kalyon gibi yandaş şirketler hem hakedişlerini çok hızlı bir şekilde alıyor hem de ihale içinde ihale almış gibi kamunun makam aracı, ulaşım ve ofis ihtiyaçlarını karşılıyor.

Şuraya bakar mısınız?

Sadece iki demiryolu ihalesinde 10 makam aracı Ulaştırma Bakanlığı’na tahsis edilmiş.

30 hizmet aracıyla 8 personel servisini saymıyorum dahi!

Bu şirketlerce sunulan ulaşım ve ofis malzemelerinin maliyeti ihale rakamına eklenirken, ne yazık ki Bakanlar bunları bize “bedava hizmetler” gibi yansıtıyor.

Sorarım Mehmet Şimşek’e, bu sözleşmelerle, bu ihale düzeniyle, bu cezasızlık kültürüyle bu ülkede ekonomi düzelir mi?

Dinde reform!

Sözcü Gazetesi, Millî Eğitim Bakanlığı’nın ÇEDES projesiyle gerçekleştirilen bir etkinliği manşetine taşımıştı.

Tarık Işık imzalı haberde öğrencilerin camiye götürüldüğü, camide palyaço, bowling ve çuval yarışı gibi etkinliklerin gerçekleştirildiği ve çocukların çok eğlendiği anlatılmıştı.

Bu haberden sonra- trollerin lordu (Siyah Kalem’in görünmez mürekkebi) başta olmak üzere- troll korosu harekete geçip Sözcü’yü eleştirmeye çalıştı.

Eleştirileri okurken hem güldüm hem düşündüm.

Şu düştükleri hale, 22 yıllık muhafazakâr iktidarın ülkeyi getirdiği noktaya bakar mısınız?

Geçmişte anne babalarıyla, dede ve nineleriyle caminin yolunu öğrenen çocukları artık öğretmen/okul zoruyla camiye götürüyorlar.

Bu da yetmiyor “Camiye gel bedava palyaço izle”, “Camiye gel bedava bowling oyna”, “Camiye gel eğlen” gibi adeta cazip “rüşvetler” sunuyorlar.

Kendilerine beş lira olan dondurma 20 lira olunca isyan edip “Ben bunu nasıl alayım, durumum yok” diyen 10 yaşındaki Batmanlı çocuğu izlemelerini ve bir sonraki etkinlikte çocuklara camide dondurma dağıtmalarını öneriyorum.

Diğer taraftan AK Parti’nin dinde reform çalışmalarını da görmezden gelmeyin diyorum.

İbadet mekânı camileri siyasi propaganda yeri yapmışlardı zaten.

Şimdi de lunapark gibi kullanmaya başladılar.

Ne diyeyim, reformlarınız vatana millete hayırlı olsun!