Başlıkta kullandığım cümle sıradan bir hamaset ifadesi değil.

Somut bilgi ve verilerle kurduğum, gerçeğin ta kendisini gösteren bir cümle.

Biliyorsunuz Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek önceki gün CHP’nin ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe ile görüştü.

Görüşme sonrasında Karatepe’nin açıklamalarından öğrendik ki CHP’nin dört başlıkta sıraladığı talepler konusunda Şimşek hiçbir olumlu adım atmayacak.

Bir başka şey daha öğrendik:

Şimşek ile Karatepe arasında anlayış farklı, felsefe farklı...

★★★

İzah edeyim:

- Şimşek, tam bir neo-liberal iktisatçı.

Çalışanların, yoksulların yaşam standartlarının sürekli düşmesi, milletin geçim derdi, Şimşek’in ekonomideki makro hedeflerinin yanında hiçbir şey ifade etmiyor.

- Karatepe ise kamucu. Kamunun çıkarlarını ön planda tutuyor.

- Karatepe, çalışanların ve emeklilerin ücretlerinin artmasını istiyor.

- Şimşek ise bunun bir “talep enflasyonu” yaratacağını düşünüyor. O nedenle Karatepe’nin “Temmuz’da asgari ücrete zam yapılsın, emekli maaş zammı enflasyon farkıyla sınırlı kalmasın” teklifi Şimşek’te karşılık bulmuyor.

Zira Şimşek asgari ücret artarsa, emekli ve memur maaşlarında anlamlı bir artış yapılırsa iç talep dengesinin bozulacağını düşünüyor.

★★★

Şimşek diyor ki “Biz ücretleri artırırsak, çalışanlar, emekliler bu parayı harcar bu da talep yaratır, talep de enflasyonun artmasına neden olur.”

Bakın, dikkatinizi çekmek isterim:

“Para yok veremeyiz” demiyor (halk diliyle söylemek gerekirse) “Fakirler parayı bulursa hemen harcar, esnaf parayı bulursa hemen zam yapar ve enflasyon yükselir” diyor.

Bu ne demek biliyor musunuz?

Şimşek, yoksul halkı “harcama yapamaz” hale getirmek istiyor.

Enflasyonu halkı harcama yapamaz hale getirerek düşürmek istiyor.

Yani diyor ki, “Piyasada para olmazsa, talep olmaz, talep olmazsa alışveriş olmaz, alışveriş olmazsa da enflasyon olmaz.”

★★★

Oysa, bütün istatistikler gösteriyor ki talep enflasyonunu fakirler değil zenginler yaratıyor.

Hizmet sektörünü düşünün.

Hani sık sık “restoranlar, oteller dolu, kimmiş fakir?” derler ya...

İşte o restoranları, otelleri dolduran, hizmet sektörünü ayakta tutan zaten ülkenin yüzde 20’lik kısmı. TÜİK’in verilerine göre o yüzde 20, hizmet sektöründeki talebin yüzde 40’ını oluşturuyor.

Onlar da sürekli kazandıkları için harcamaya devam ediyorlar.

İç talep onların sayesinde hiç düşmüyor. Enflasyon da onların sayesinde zirveyi görüyor.

Şimşek’in mantığı doğru olsa, “Bodrum’da, Çeşme’de lahmacun/ayran ikilisinin 1050 lira olmasına ve bir plaja girişin bedelinin 6-7 bin lirayı bulmasına gariban emekli Ayşe Teyze ile işçi Ali Ağabey neden oluyor” dememiz gerekirdi.

Bunu hangi mantık açıklayabilir?

★★★

Mehmet Şimşek-Yalçın Karatepe görüşmesi gösterdi ki Şimşek’in ekonomi programının kurgusu yanlış.

Şimşek, bir taraftan ülkenin yüzde 80’ni haraç gibi vergilere bağlamak, diğer taraftan da onları harcama yapamayacak kadar yoksullaştırmak istiyor.

Şimşek yoksulluğu değil yoksulları bitirmek, ölüme mahkum etmek istiyor.

Bu program sürdürülemez.

Bu halk bu yüke daha fazla dayanamaz!

Benden söylemesi!

Korku devleti böyle bir şey!

Aşağıdaki afiş 31 Mart seçimlerinden önce TBMM’nin Çankaya girişindeki parka asılmıştı.

Amacı Ankara halkını 23 Mart 2024 günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla yapılan AK Parti Büyük Ankara Mitingi’ne çağırmaktı.

Mitingin üzerinden 4 ay geçti. Seçimler yapıldı ve Ankara’da AK Parti hezimete uğradı. Ancak kimse TBMM’nin girişindeki o iki afişe cesaret edip dokunamadı.

“Korku iklimi” işte böyle bir şey!

Vatandaşlar o afişlere dokunsa içeri girer.

Kamu görevlileri ise başlarına geleceklerden korkuyor.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş dahi o afişlerin önünden geçiyor ve “Gerek kalmadı, artık kaldırın” demeye cesaret edemiyor.

İşlevini yitirmiş iki afiş, sırf üzerinde Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafları var diye kaldırılamıyor.

Yaz geldi, güneş kavuruyor. Güneş ışınları nedeniyle fotoğraf yakında silinip gidecek ama yine de kimse o afişleri oradan kaldırmaya cesaret edemeyecek!